Kanser dünya çapında ölüm nedenlerinin en başında gelmektedir. 2004 yılında tüm dünyadaki ölümlerin 7,4 milyonu (yaklaşık %13) kanser nedeniyle gerçekleşmiştir. Kanser kaynaklı ölümlerin dünya çapında artacağı ve 2030 yılında 12 milyon kişinin kanserden öleceği öngörülmektedir (1).
Dünya çapındaki en sık kanser tipleri:
- Erkeklerde: akciğer, mide, karaciğer, kalın bağırsak, yemek borusu ve prostat;
- Kadınlarda: meme, akciğer, mide, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserleridir.
Meme kanseri nedeniyle dünya çapında yılda 519.000 kişi hayatını kaybetmektedir (1).
Kanser Nedir?
Kanser, genellikle kontrolden çıkan hücrelerin sürekli çoğalmalarıdır. Tümör adı verilen bu hücreler topluluğu, vücut dokusunun bir bölümünün anormal büyümesi sonucunda oluşur. Tümörler iyi ya da kötü huylu olabilir.
İyi huylu tümörler, hücreleri etrafa yayılmayan, olduğu yerde duran tümörlerdir. Lokal bir hücre topluluğu oluştururlar. Büyüdüklerinde kapsül biçimini alırlar ve çok nadir olarak ölüme sebebiyet verirler.
Diğer yandan, kötü huylu veya kanserli hücreler geliştikleri dokuyu istila ederler. Genellikle kan damarlarına ve lenf sistemine geçerek başka bölgelerde metastaz diye bilinen ikincil tümörler oluştururlar. Büyüme hızı ve metastaz, tümör tipine göre değişkenlik gösterir.
Genetik faktörlerin yanı sıra, aşağıdaki dış etkenler de tümör oluşumunda rol oynarlar:
- Fiziksel etkenler (ultraviyole ışın, radyasyon gibi)
- Kimyasal etkenler (asbestos, tütün dumanı, arsenik gibi)
- Biyolojik etkenler (bazı virüs, bakteri veya parazit enfeksiyonları)
Kanser çeşitlerinin birçoğunda çevresel faktörler en önemli etkendir. Kanser gelişimdeki bir diğer önemli etken ise yaştır. Yaş ilerledikçe kanser görülme sıklığı belirgin biçimde artmaktadır.
Kanser nedenli ölümlerin %70’den fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşmektedir. Bu ülkelerde tütün kullanımı, alkol kullanımı, az meyve ve sebze tüketimi, Hepatit B, Hepatit C ve İnsan Papilloma Virüsü enfeksiyonları kanser risk faktörlerinin başında gelmektedir. Yüksek gelirli ülkelerde ise tütün kullanımı, alkol kullanımı, aşırı kilolu veya obez olmak en önemli risk faktörleri arasındadır (1).
Beslenme ve Kanser
Günümüzde, beslenme biçimi ve kötü huylu tümörlerin gelişimi arasında bir ilişki bulunduğu bilinmektedir. İspanya, Yunanistan ve İtalya gibi temel yağ kaynağı olarak zeytinyağının kullanıldığı ülkelerde, kuzey Avrupa ülkelerine oranla kanser sıklığı daha düşük oranlardadır. Bilimsel çalışmalar sonucunda, zeytinyağının kansere karşı potansiyel koruyucu etkisi olduğu gösterilmiştir (2, 3). Meme kanseri üzerine yapılan çalışmalar da bu görüşü desteklemektedir (4, 5). Zeytinyağı kullanımının özellikle menopoz sonrası dönemde meme kanseri riskini düşürdüğü çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir (6, 7).
Bu faydalı etkileri, zeytinyağının temel içeriği olan tekli doymamış yağ asidi oleik asitle ilişkilendirebiliriz. Vaka-kontrol ve kohort çalışmaları sonucunda tekli doymamış yağ asitlerinin kanser riskinde (özellikle meme, kalın bağırsak ve prostat kanserleri) azalmayla ilişkili olduğu belirtilmiştir (2, 3, 8). Bununla birlikte, zeytinyağının içerdiği antioksidanlar, flavanoidler, skualenler ve polifenoller gibi diğer bileşenlerin pozitif etkileri de göz ardı edilemez. Sızma zeytinyağının içerdiği polifenollerden hidroksitirosol ve oleuropein’in meme kanseri hücrelerinin çoğalmalarını engellediği gösterilmiştir (9). Diğer çalışmalarda da, sızma zeytinyağında bulunan oleuropein, hidroksitirosol ve tirosol gibi fenoliklerin ve flavonoidlerin güçlü antioksidan özelliklerine sahip oldukları ve düşük konsantrasyonlarda bile kanser hücrelerinin çoğalmasını engelledikleri bulunmuştur (3, 8, 10). Zeytinyağının içeriğindeki diğer bir madde olan skualenin de anti-kanser etkisi olduğu belirlenmiştir (8).
Zeytinyağının çeşitli kanser türlerine karşı önleyici veya yok edici etkileri konusunda sahip olduğumuz somut bilgilere rağmen, bu konuda keşfedilmesi gereken daha çok şey vardır. Buna rağmen, günümüzdeki bilgilere dayanarak zeytinyağının kanser oluşumunun farklı evrelerinde değişen etkiler gösterdiği ve özellikle meme kanserine karşı koruyucu etkisi olduğu söylenebilir.
Kaynaklar:
1. www.who.int/mediacentre/factsheets/fs297/en/index.html; son erişim tarihi: 26.10.2010
2. López-Miranda J, Pérez-Jiménez F, Ros E, et al. (2010) Olive oil and health: summary of the II international conference on olive oil and health consensus report, Jaén and Córdoba (Spain) 2008. Nutr Metab Cardiovasc Dis. 20(4):284-94.
3. Colomer R, Lupu R, Papadimitropoulou A, et al. (2008) Giacomo Castelvetro's salads. Anti-HER2 oncogene nutraceuticals since the 17th century? Clin Transl Oncol. 10(1):30-4.
4. Bosetti C, Pelucchi C, La Vecchia C. (2009) Diet and cancer in Mediterranean countries: carbohydrates and fats. Public Health Nutr. 12(9A):1595-600.
5. Bessaoud F, Daurès JP, Gerber M. (2008) Dietary factors and breast cancer risk: a case control study among a population in Southern France. Nutr Cancer 60(2):177-87.
6. Trichopoulou A, Bamia C, Lagiou P, Trichopoulos D. (2010) Conformity to traditional Mediterranean diet and breast cancer risk in the Greek EPIC (European Prospective Investigation into Cancer and Nutrition) cohort. Am J Clin Nutr. 92(3):620-5.
7. Cottet V, Touvier M, Fournier A, et al. (2009) Postmenopausal breast cancer risk and dietary patterns in the E3N-EPIC prospective cohort study. Am J Epidemiol. 170(10):1257-67
8. Waterman E, Lockwood B. (2007) Active components and clinical applications of olive oil. Altern Med Rev. 12(4):331-42.
9. Sirianni R, Chimento A, De Luca A, et al. (2010) Oleuropein and hydroxytyrosol inhibit MCF-7 breast cancer cell proliferation interfering with ERK1/2 activation. Mol Nutr Food Res. 54(6):833-40.
10. Goulas V, Exarchou V, Troganis AN, et al. (2009) Phytochemicals in olive-leaf extracts and their antiproliferative activity against cancer and endothelial cells. Mol Nutr Food Res. 53(5):600-8.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder